Çalışma hayatım boyunca meslektaşlarımdan ve yöneticilik yaptığım zamanlarda bana bağlı olan çalışma arkadaşlarımdan duyduğum bir cümledir “bu belirsizlik beni öldürüyor”…
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gündemin ve ekonomik koşulların sıkça değişmesi şirketlerin de daha tahmin edilebilir olması gereken konularda stabil olmamasına neden oluyor. Dolayısıyla eğer bir Türk şirketinde çalışan bir Türk iseniz “bu belirsizlik” birçok yerde karşınıza çıkacak demektir.
Çalışanlar çoğu zaman belirsizliğin direkt muhatabı olmasa da ve hatta onlarla alakası olmasa da belirsizliğin kendilerini etkilediğini ifade ederler. Örneğin şirketin bir başka şirketi satın alacak olması ya da şirket içerisinde yeni ve büyük bir birim kurulacak olması her ne kadar bu konularda etkilenmeyecek de olsa bazı çalışanları huzursuz eder.
Bekleme yapma, devam et!
Yöneticiler genellikle belirsizlikten yakınan çalışanlarına “olayların seninle bir alakası yok, sen işini yapmaya devam et” demeyi tercih ederler ve maalesef bunun bir çözüm olmadığı aşikardır. Belirsizlikten huzursuz olan çalışan kafasını işe veremeyebilir, yaptığı işin kalitesi düşebilir, başka birimleri de etkileyecek kritik hatalar yapabilir.
Belirsizlik ortamında çalışanlara düşen, gerçekten de yöneticilerinin dediği gibi işlerine bakmaya devam etmektir. Eğer belirsizliği değiştirecek bir gücünüz (değişikliğe karar veren kademeyi etkileyecek bir pozisyon) yok ise sadece önünüze bakarak her zaman yaptığınızı yapmaya devam etmek en mantıklısıdır.
Bu yazıda biraz da değişiklik üzerinde bilgisi ve etkisi olan “yöneticilerin/liderlerin” süreci nasıl daha iyi ele alabileceklerini kişisel tecrübelerimle paylaşacağım.
2005 – 2006 yıllarında AVIS’in Budget’ı satın alması ve operasyonlarını düzenlemesi döneminde AVIS çalışanıydım. Bir anda şehir merkezinde bulunan ofisimiz ikiye bölündü ve diğer yarısında tadilat başladı. “acaba ekibimizden kimler Budget’a geçecekti”, “şube müdürümüz bizimle kalacak mıydı yoksa Budget için bir başkası mı işe alınacaktı”, “peki müşteri portföyümüz nasıl değişecekti, bazı müşteriler Budget’a aktarılacak ve bizim tekrar hedeflerimize ulaşmamız için ekstradan portföyümüzü genişletmemiz mi gerekecekti”. Bu ve bunun gibi onlarca soru aklımızı kurcalıyordu ancak henüz kimse bizimle konuşmamıştı. Hatta bir üst yöneticimizin bilgisi bile sınırlıydı.
Aradan 20 yıla yakın bir zaman geçti ve şu anda, çalışanlar liderlerden daha fazla şeffaflık bekliyor. Araştırmalar, yukarıdan aşağıya şeffaflığın çalışan bağlılığını artırdığını ve liderlerin algılanan etkinliğini yükselttiğini gösteriyor. Bununla birlikte 2021 Gartner anketi, “kuruluşların sadece %33’ünün gerçek bilgi şeffaflığı çalışmaları yaptığını” ortaya koydu.
Ulusa sesleniş
Bir zamanların ulusa sesleniş konuşmaları gibi, üst düzey yöneticilerin de düzenli olarak yapmaya çalıştıkları “çalışanlara sesleniş” konuşmaları oluyor. Burada kısa bir sunumdan sonra soru cevaplara geçiliyor. Bugüne kadar katıldıklarımda sorulan soruların %60’tan fazlası maaşlar, yan haklar konularından desem az bile söylemiş olurum. Bununla birlikte “belirsizlik” ile ilgili sorular da gelmekte. Örneğin; “organizasyon yapımız nasıl değişecek?”
Çalışanlar arasında bir kısım herkesin içerisinde soru sormaya çekinirken, diğer bir kısım da sadece kendini ilgilendiren sorular sorabilir. Burada toplantı moderatörünün işini dikkatli yapmasının yanı sıra özellikle kendi ile ilgili soru soracak olanların farklı bir platforma yönlendirilmesi gerekmekte. Birçok şirket bunun için “kurum içi talep- bilgi” gibi formlar kullanıyor. Herkesi ilgilendiren sorularda ise liderin sahayı soru sormaya teşvik etmesi önemli. Unutmayın, eğer az soru geliyorsa sizin çok iyi anlattığınızdan değil, size soru sormaya çekindiklerinden olabilir.
Her konuda söz vermeyin!
Şeffaflık, verilen sözlerin tutulmasını da kapsar. Yıl sonunda birer maaş ikramiye dağıtmayacaksanız bunun reklamını yapmayın. Diğer yandan bir şirket birleşmesi sonrası personel sayısında küçülmeye gidilme ihtimali varsa “kesinlikle kimseyi işten çıkarmayacağız” şeklinde büyük konuşmamalısınız.
Şeffaf liderlik her zaman kolay değildir. Hatta bazen kısa dönem negatif yansımalarını görüp “keşke söylemeseydim” diyerek hayıflanabilirsiniz de. Ancak bu, ekibinize ve organizasyonunuza uzun vadede hizmet edecek, endişeleri hafifletecek ve insanların önemli işlere odaklanmalarını sağlayacaktır.